2007 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne ilk adımımı attığımda “Ben burada ne yapıyorum?” olmuştu ilk cümlem. Bunun en önemli nedeni ise aynı yılda o zamanlar Vestel Manisaspor olarak bilinen şimdiki adı Manisaspor olan kulüpte profesyonel futbolcu olmamdı. Geçirdiğim bir sakatlık sonrası Ispartaspor’a gitmiş, geri döndüğümde ise tanık olduğum bazı olaylardan dolayı futboldan soğumuştum. Futbolu bıraktıktan sonra içimde hep bir pişmanlık vardı aslında. Çünkü artık bambaşka bir hayatım olacaktı. İşte yeni dünyamın en yenisiydi İzmir Ekonomi. Bu yeni dünyamı geçmişle ve tarihle iç içe yaşamam gerekiyordu. Bunun için de Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü2nü seçmiştim. Öyle ki futbol oynadığım sıralarda dahi sürekli tarih okur, özellikle ulusların kendi kimliklerini ve bu kimliklerin bulundukları coğrafyaya etkisini tarihsel boyutlarıyla merak ederdim. Örneğin, sürekli gazetelerde gördüğümüz Avrupa Birliği’nin kurulma süreci nasıl gerçekleşmişti, hangi sancılı dönemlerden geçilmişti, Avrupa Parlamentosu’nda alınan kararlar üye ülkeleri ya da müzakere sürecindeki bizim gibi ülkeleri nasıl etkilemekteydi her zaman merak eder, gerektiğinde kendi kendime araştırmalar yapardım. Ona keza Birleşmiş Milletler hep var mıydı? Nasıl bir araya gelinmişti? burada yapılan konuşmaların dünyaya olan etkileri nelerdi? gibi sorular hep ilgi alanımda olmuştur. Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü'ne başlayan her yeni öğrenci gibi benim de aklımda bu bölümden mezun olup, devletin çeşitli kademelerinde görev almak vardı. Fakat her insanda olduğu gibi benim de yıllar geçtikçe kariyer planlarımda değişiklikler meydana geldi. Futbolun izlerini yavaş yavaş silerken hayatımdan, yeni kariyerime odaklanabilme gücünü en çok İzmir Ekonomi’nin alanında uzman okutmanlarından, okutman olarak gördüğüm ama canım ciğerim olan hocalarımdan aldım. Bu bağlamda üçüncü ve dördüncü sınıftaki seçmeli derslerimi işletme, finans ve denetim sektörüne özgü seçmeli derslerden oluşturdum. Nitekim bu derslerin bilumum faydalarını çok geçmeden görmeye başladım. Geçmişten gelen tarih ve okuma merakım sayesinde bu derslerde öğrendiklerimi hızlı bir şekilde sınavlarda uygulayabildim. Her geçen gün bu alandaki bilgilerime yenilerini ekledim. Özellikle işletme ve denetim derslerinde denetim sektörünün dinamikliğini, yeni mezunlara verilen değeri ve bu sektördeki firmalara özgü “on the job training” dediğimiz hızlı öğrenme sürecini gördüğümde yeni kariyer planımı yapmak hiç de zor olmamıştı. Artık nerede olmak istediğimi biliyordum. Son senemde denetim sektörü sınavlarına hazırlanmaya başladım ve sınavlar ile mülakatlar derken, henüz mezun olmadan 2012 Nisan ayında “Denetim Sektörünün Big Four”ları arasında gösterilen Ernst and Young’a (EY) imza attım. Asistan olarak başladığım EY kariyerimde şuan vergi müdürü olarak görev yapmaktayım. Görevim gereği okurken hayal edemediğim birçok uluslararası firmada denetim yapıyor, CEO’ları ile birebir görüşme fırsatı buluyorum. Dünyayı yöneten en büyük güç olarak gösterilen ekonomi sektörünün vazgeçilmez bir parçası olan verginin, devletlerin her zaman bir bütçe politikası olacağını düşündüğümde işimle ilgili iştahım daha çok kabarıyor. Özellikle son zamanlarda görüyoruz ki, çoğu vatandaşımızın aslında nevini bilmediği vergiler ve bu vergilerin işleyiş süreçleri ülkemiz gündeminden düşmemektedir. Bu sebeplerden dolayı EY Vergi Bölümü'nü seçtiğim için ne kadar doğru bir karar verdiğimi çok daha iyi anlıyorum. Ben hayatımı 2007 öncesi ve sonrası olarak ayırıyorum. Şuan ki hayatıma sahip olmamdaki en büyük neden olan okulum İzmir Ekonomi’ye ve tüm hocalarıma ne kadar teşekkür etsem azdır. Genç yaşımda çok zor yollardan geçerken hayata yeniden bağlanmamı sağlayan ve yeni hayallerimi gerçekleştirmem için bana köprü olan bu okulu asla unutmayacağım. Sizin de hayallerinize yardım eden bir “Ekonomi”niz olsun. Ama “İzmir”li olsun!